9 Ocak 2019 Çarşamba

AFRİKA DANSI



"AFRİKA DANSI" 

PERFORMANS, VİDEO FİLM, SERGİ









18 Mart'ta Salt Beyoğlu ikinci kattaki sergi alanında prömiyeri gerçekleşen ve 4 Nisan’a kadar Salt Beyoğlu’nda performansların devam eden  'Afrika Dansı' gösterisi; video film, enstalasyon, sergi, performans ve dans gösterilerinden oluşan çok disiplinli deneysel bir sanat işi.

Sevim Burak’ın “Afrika Dansı” öyküsünden ve aynı adlı kitapta yer alan diğer hikayelerinden yararlanarak bir sahne metni oluşturuldu.  Bu disiplinlerarası projede, farklı disiplinlerde üretilen tekst katmanlarının birbirine konuşması, birbirini tamamlaması fikri gösterinin yapısını belirledi.

“Afrika Dansı”gösterisi, aynen Sevim Burak’ın yazdığı metinde olduğu gibi  "ayakta kalmak ve ısrarla üretmek” ve böylelikle “varolma direnişi” fikri üzerine kuruldu. 

30 yıl önce aramızdan ayrılan yazarı ürettiği 'metin' anlayışından, sahne estetiğimizi kurgularken, aynı zamanda da kendisini saygıyla anarken, ülkemizde yaşayan göçmen Afrikalılar da, onun ve şimdi de bizim 'ayakta kalmak' için ürettiğimiz direniş biçimimizin- bu işin- bir anlamda “ruhu” olacaklar.



SALT Ev Sahipliğinde
(TAL) / BAĞIMSIZ SANATÇILAR Ortak Yapımı


“AFRİKA DANSI”


Yazan: Sevim Burak

Uyarlayan / Yöneten: Emre Koyuncuoğlu

Sahne Tasarımı / Enstalasyon: Yasemin Nur

Ses Tasarımı: Mert Öztekin

Dramaturji: Selvin Yaltır



Reji Asistanı: Pınar Arabacı, Gökçe Deniz Balkan
Prodüksiyon Asistanı: Tuğba Tules Birincioğlu, Selin Durmuşlar



Performans / Oyuncular:

Ayla Algan
Sevi Algan
Erol Babaoğlu
Ferhat Büküş
Burcu Eken
Su Güneş Mıhladız
Fuat Onan
Hasan Uzma

Afrika Dansı ve Canlı Müzik:

Ibrahima Diaw
Agnes Tendeng
Zita Dipon Gomis
Aminata Mbaye



Video:
Senaryo: Emre Koyuncuoğlu
Göruntü Yönetmeni: Vincent Rozenberg
Görüntü Yönetmeni Asistanı: Serkan Çetinkaya
Işık: Okan Çetinkaya
Montaj: Mustafa Hazneci 
Video Filmdeki Oyuncu: Jale Arıkan

Sergi Destekçisi: THE WORKS, “Objects of Desire”
Enstalasyon ve Kat’ı  Performansı: 
Yasemin Nur, Gözde Nur Yılmaz 





Teşekkürler: Elfe Uluç, THE WORKS, “Objects of Desire”, Karaca Borar,
Çiğdem Borucu Erdoğan, Aydın Sarıoğlu, Nil Erkalır, Behiye Şenocak, Tennur Koyuncuoğlu, Emel Ogan, Güneş Terkol, Seçil Yersel, Gözde Nur Yılmaz, Gözde Üçok, Elif Öner, Aslıhan Eroğlu, Marmara Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümü ve Marmara Üniversitesi Müzik Bölümü. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü, Kerim Kılıçaslan, Fatih Yiğit, Açık Radyo







‘AFRIKA DANSI’  / Gösteri Tarihleri
SALT BEYOĞLU 2. KAT

18 Mart Salı    18:30 
19 Mart Carsamba    18:30 
20 Mart Persembe    18:30 
21 Mart Cuma    18.30
22 Mart Cumartesi 18:30 
23 Mart Pazar    15.30

26 Mart Carsamba 18:30 
27 Mart Persembe 18:30 
28 Mart Cuma    18:30 
29 Mart Cumartesi    15:30 
30  Mart Pazar   15:30

1 Nisan Salı   18.30 
2 Nisan Carsamba   18.30 
3 Nisan Persembe   18.30 
4 Nisan Cuma 18.30 








Sevim Burak’ın Afrika Dansı metnini bir mücadele ve direniş metni olarak okuyoruz. Metin bir ölüm-kalım mücadelesinin ifadesinde açılıyor. Yazı, Sevim Burak’ın yazar olarak kendisini riske attıı, persona ile yazarın birbirine karıştığı bir alan. Kurtuluşun, yalnızca tatmin edilemeyen bir arzu, bir nevi rüya olarak kaldığı (Afrika rüyası), makineninse, acının, ölümün ve yokluğun işareti olduğu bir yazı. Yokluğu düşündürten ve yokluğun hatırlattığı gerçek kavramının ve onun arayışının baskın olduğu bir metin. Direniş, verili anlam dünyasının olasılıklarıyla yetinmeyen, hep yeni olasılıkların ufkunda yeni dünyalar tahayyül eden kadının direnişi. Kendine yeni bir yer açmak için, yeni bir anlam yaratmak için yazan kadının direnişi. Böyle bir yazı, her ne pahasına olursa olsun kendi varoluşunu koruma arzusundadır. Bir yazar olarak Sevim Burak, Türkiye’deki edebiyat çevrelerinde, oluşturduğu farklı dille kendine yer açmaya çalışmış; fakat yazısı, eleştiri kurumunun onu anlamlandırma kaygısı tarafından kimi zaman boğulmuştur. Tıpkı “On Altıncı Vay” hikâyesinde olduğu gibi o, okurlar için bir can simidi olmaya yeltenmiş, yeni bir varoluş biçimini metinlerinde ifade etmiştir. Çoğunlukla hep aynı tür metinler okumaya, aynı “dil”i konuşmaya, anlamaya mahkûm bırakılmış bir güruha “başka bir şey var” demek için yazmıştır.



Bütün bunlar düşünüldüğünde Sevim Burak’ın metinleri bildiğimiz anlamda hikâye değildirler. Onun dili bir çeşit çağrışımlı makine gibidir. Böyle bir metni sahnelemek demek, tıpkı Sevim Burak’ın sözcükleri birer iz gibi oradan oraya sürüklemesi gibi, sahnenin de, kendi üzerindeki öğeleri bütünsel bir hayalin izleri olarak yerleştirmesi demektir. Metnin imgeleri, sahnede insanlar ve nesnelerdir. Yazarın isteğine göre yer değiştirebilir, birbirlerinin yerine geçebilir, birbirlerini kaybedebilirler. Bu olasılıklar zincirinin en canlı öğesi tıpkı metinde de olduğu gibi Afrika’nın ta kendisidir. Başka bir gerçeği şiddetle gösterme çabasındaki dil, Afrikalılardan bahsederken birden yumuşayıverir. Afrika kara parçası, makinenin aksine eti, arzuyu, insanı hatırlatır. Burak’ın metnini günümüze yaklaştıran da bu abartılı hassasiyet ve hayranlıktır. Şehrin  “beyaz yüzlü hortlakları”nın aksine, Afrikalılar rengârenk ve çeşit çeşittir. Onların oluşturduğu kalabalıklardır konuşucu sese hayat fikrinin imkânını sunan. Sahnedeki Afrikalılar da aynı naif hassasiyet ve hayranlığın hedefleri olarak “biz buradayız” demektedirler. Sahne de, Sevim Burak’ın yaptığı gibi politik doğruculuktan uzak durmaktadır. Bugün Afrikalı olmak ne demektir sorusu, bugün Sevim Burak’ı okumak ne demektir sorusuyla çakışmaktadır.




Afrika Dansı öykü kitabı böyle bir direniş, mücadele ve hayat alanında başlayıp adeta kendi sesini bilerek ve isteyerek boğma teşebbüsünde son buluyor. Ümmü Gülsüm’ün arabesk ruhunda sarkastik bir biçimde son bulan konuşucu ses, varoluşunun sonunu, adeta şaka yapar gibi, kendi belirlemektedir. Sevim Burak’ın konuşturduğu seslerin ve imgelerin sahneye taşınması, tıpkı Burak’ın dili gibi deneyseldir. Afrika Dansı’nın performansı, sahne öğelerinin tıpkı sözcükler gibi kendi özerkliklerinde hareket etmeleriyle mevcut olabilir. Bu yüzden metnin, Ümmü Gülsüm’ün sesiyle son buluşunu, Burak’ın son şaşırtıcı hamlesi olarak okuyoruz.Bunu, Burak’ın dilini ve yazar kimliğini anlamlandırmaya, kalıba sokmaya çalışma girişimlerine karşı bir sonsuz öncelikli hamle, yeni bir direniş olarak görüyoruz. Sevim Burak’ta imgelerin, nesnelerin, olasılıkların, sözcüklerin öneminin altını çiziyoruz.

























Hiç yorum yok: